NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
أَخْبَرَنَا
إِسْرَائِيلُ
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ الْمُغِيرَةِ
عَنْ سَالِمٍ
عَنْ جَابِرِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ
قَالَ كَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَعْرِضُ
نَفْسَهُ
عَلَى
النَّاسِ فِي
الْمَوْقِفِ
فَقَالَ
أَلَا رَجُلٌ
يَحْمِلُنِي
إِلَى
قَوْمِهِ
فَإِنَّ
قُرَيْشًا
قَدْ
مَنَعُونِي
أَنْ أُبَلِّغَ
كَلَامَ
رَبِّي
Câbir ibn Abdullah'dan (şöyle)
dedi (ği rivayet edilmiştir):
Rasûlulah (s.a.v.) hac
mevsiminde (Mekke'ye gelen) insanlara kendisini tantarak:
"Beni kendi kavmine
götürecek bîr kimse yok mu? Çünkü Kureyş Rabbimin kelâmını tebliğ etmekten
alıkoymaya çalışıyor" buyururdu.
İzah:
Tirmizî,
sevabü'l-Kur'an; İbn Mâce, mukaddime; Darimî, Fedâilü'l-Kur'ân; Ahmed b.
Hanbel. III, 322, 339, 390.
İslâm tarihinde, Mekke
dönemi müslümanlara reva görülen korkunç işkencelerle doludur. Bu itibarla bu
döneme işkence dönemi dense yeridir.
Bilindiği gibi,
müslümanlarm maruz kaldıkları bu tehammül-fersâ işkenceler döneminde Fahr-i
kainat efendimiz müslümanları içerisinde bulundukları acıklı durumdan
kurtarmak için îslamın serbestçe yayılmasına imkân verecek müsait bir ortam ve
sığmak arıyordu. İşte bu maksatla, özellikle hac mevsiminde çeşitli
merkezlerden gelen cemaatlerin karşısına çıkıp davasını ve kendisini
tanıttıktan ve Kureyş'in zulmünü anlattıktan sonra kendisini memleketlerine
götürüp himayelerine alarak bu davaya sahip çıkmalarını telkin ediyordu.
Bilindiği gibi bu
mukaddes ve mübarek görevi yüklenme şerefine Medineliler nail oldular.
Metinde geçen
"Rabbimin kelâmı" sözüyle kasdedilen Kur'ân-ı Kerim'dir. Görüldüğü
gibi burada "kelâm" sözü Allah (C.C.) hazretlerine izafe edilmiştir.
Öyleyse Kur'ân-ı Kerîm Allah sözüdür.
Hadisin bab başlığıyla
ilgili olan kısmı da burasıdır. Binaenaleyh Kur'ân, Allah kelâmıdır. Her ne
kadar kelâm sıfatı Kelâm-ı nefsî ve Kelâm-ı lafzı kısımlarına ayrılırsa da
Kur'ân kelimesi kelâm-ı nefsi hakkında da kelâmı lafzıda da hakikattir, mecaz
değildir.[Bk. Aydın Ali Aslan, islam inançları ve Felsefesi, 170.]